Şeker hastalığı günümüzde gerek dünyada gerekse ülkemizde en sık görülen endokrin hastalıktır. Görülme sıklığı gün geçtikçe de artmaktadır. Tip 1 diyabetin göz komplikasyonları Tip 2 diyabete göre daha fazladır.
Diyabet gözde; retinopati, katarakt, ekstrooküler kas felçleri, optik nöropati, ani refraktif değişimler, kuru göz, glokom, yüzeyel enfeksiyonlara yatkınlık, kornea duyusunda azalma, yara iyileşmesinde gecikme, geçirilen göz içi cerrahilerde daha yoğun imflamasyon oluşturmaktadır. Diyabetik retinopati görme açısından en önemli risktir.
Diyabetik retinopati için ise en önemli risk diyabetin süresidir. 30 yaşından önce diyabet tanısı almış bir bireyde 10 yıl sonra retinopati gelişme riski %50 iken, 30 yıl sonra bu risk %90’a çıkmaktadır. Diyabetin kötü kontrolü de retinopati progresyonu için önem arz eder. HbA1C düzeyinin yüksek seyri diyabetik retina hasarını ciddi boyutta artıran bir etkendir. Bunun dışında hamilelik, hipertansiyon, nefropati, sigara kullanımı, hiperlipidemi, geçirilmiş katarakt cerrahisi obezite ve anemi diyabetik retinopatiyi hızlandıracaktır. Kan şekeri yüksekliği, obezite, hiperlipidemi ile karakterize nefrotik sendrom da diyabetin tüm arazlarını artırmaktadır.
Diyabet asıl olarak damar hastalığıdır (anjiopati). Zamanla damar patolojileri klinik durumu oluşturur. Damar duvar hasarına en tahammülsüz organlar göz ve böbrektir. Dolayısıyla retinopati nefropati ile aynı zamanda ortaya çıkmaktadır. Damar duvar stresini artıran her durum doğal olarak anjiopatiyi hızlandırmakta böylelikle retinopati hasarı derinleşmektedir. Diyabetik retinopatiye bağlı görme kayıpları önlenebilir göz hastalıklarındandır. Bu nedenle Tip 1. Diyabet tanısı alan hastalar 5 yıl sonra , Tip 2 Diyabet tanısı alanlar hemen retina muayenesine çağırılmalıdır.
Diyabetin düzeyine göre tedaviler planlanmalı, gerekirse lazer (panretinal fotokoagülasyon), gerekirse göz içi steroid, gerkirse göz içi anti VEGEF uygulamaları yapılır. Bu süreçte bile kan şekeri regülasyonu çok önemlidir. Regülasyonu kötü bir diyabetik hastaya hiçbir tedavi modalitesi yeterli gelmez, retinopati ilerlemesine devam eder.
Görsel-1: Diyabet ve göz
Diyabetik katarakt gelişimi kanda artmış glikozun sorbitole dönüşmesi nedeniyle gelişmektedir. Çünkü sorbitol lens için toksiktir. Katarktın tedavisi cerrahidir, ancak cerrahi sırasında ve sonrasında ditabetik olmayan hastalara oranla daha çok komplikasyon gelişmektedir. Arka kapsül kesafetleri ve maküla ödemleri de oransal olarak diyabetik hastaların katarakt ameliyatlarında daha fazladır. Diyabetik nöropati ile ilgili olarak göz kası felçleri, buna bağlı şaşılıklar, çift görmeler ve pitozizler (üst göz kapağı düşüklüğü) görülebilmektedir. Nöropatinin etkisiyle korneada his kusurları beraberinde kuru gözü de doğurmaktadır. Hastalarda göz tansiyonu yüksekliği (glokom) varsa göz siniri hasarını da diyabet artırmaktadır. Bazı hastalarda Diyabetik Nöropati gelişmekte göz siniri etkilenerek hastaların görmesi ani olarak azalmaktadır.
Diyabet ilerleyici bir damar hastalığıdır (anjiopati). Herhangi bir invaziv işlem yapılmadan basit bir retina muayenesi ile retina damarları hakkında net bilgiye ulaşılabilir. Böylelikle diyabetik hastaların tüm vücutlarındaki damarlar hakkında da bilgi sahibi olunabilir. Bu nedenle diyabetin tespiti, progresyonu, tedavide yeterlilik ve diğer komplikasyonlar hakkında öngörüleri kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle diyabetik hastaların düzenli retina takiplerinin yapılması şiddetle önerilmektedir.